5 Mayıs 2013 Pazar

Karpatların Maradonası


Türk futbolseverlerin gönlünde taht kuran, özellikle Galatasaray taraftarının sevgilisi olduğu süper solak, kimilerine göre Türkiye liglerine gelmiş en iyi yabancı oyuncu, Türk futbol tarihinin en büyük başarıları olan 2000 UEFA ve Süper Kupa şampiyonluklarında baş aktör olan futbolcu, attığı birbirinden güzel frikik golleri, saha içindeki hırçın hareketleri ve her şeyden önemlisi oynadığı takımlardaki liderliğiyle taraflı tarafsız herkesin hatıralarında yer alıyor.

5 Şubat 1965 doğumlu futbolcunun profesyonel kariyeri 1982-83 sezonunda Farul Constanta takımında başladı burada geçirdiği ilk ve tek sezonda 7 gol ve 20 kadar asistle bir sonraki sezon 18 yaşında iken ilk transferini gerçekleştirip Sportul Studentesc'e transfer oldu. Takıma dahil olur olmaz kalitesini ortaya koyan Hagi Sportul'a lig üçüncülüğünü getirdi ve takımın en genç oyuncularından olmasına rağmen liderliği üstlendi. Bir sonraki sezon tekrar lig üçüncüsü olan takım, bunun yanına bir de Romanya Kupası'nı ekliyordu. Bu sezon Hagi'nin futbol kariyerinin ilk gol kralı olduğu sezon olarak da tarih sayfalarındaki yerini alacaktı. 3. ve son sezonunda takıma lig ikinciliğini getiren oyuncu, tekrar gol kralı oluyor ve Romanya'da yılın futbolcusu seçiliyordu. Romanya'da herkesin dikkatini çeken bu genç, ülkenin en büyük takımlarından Steaua Bükreş'e transfer oluyordu.


Futbol kariyerinin en başarılı dönemlerinden birini geçireceğini bilmeden adım attığı bu takımdaki asıl mevkisi olacak olan ''10 Numara'' pozisyonuna geçen Hagi, 4 yıl geçireceği bu takım da başarıdan başarıya koşacak ve Avrupa takımlarının ilgisini sonuna kadar çekecekti. 4 yılın tamamında lig şampiyonu olan Steaua, 3 Romanya Kupası, 1 Avrupa Süper Kupası, 1 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali, 1 UEFA Şampiyonlar Ligi Yarı Finali ve 1 FIFA Dünya Kupası Finali oynama başarısı göstermiştir. 97 maça çıktığı takımında 85 gol gibi bir orta saha oyuncusu için çok yüksek bir gol oranı yakaladı. Ülkedeki komünist rejimin zararlarını Hagi'de oldukça fazla çekti. Transferi yıllarca gecikti ve en sonunda 1990 yılında rejimin devrilmesi ile Avrupa kapıları sonuna kadar açılan oyuncu için, Milan, Juventus, Liverpool gibi takımların da içinde bulunduğu bir çok büyük takım sıraya giriyor. 25 yaşındaki oyuncu ise tercihini Real Madrid'den yana kullanıyor. Dönemin bonservis rekorunu kırarak İspanya'nın yolunu tutuyordu.


Herkes bu Doğu Avrupalı adamı merak ediyordu. Steaua ile birçok başarılara imza atmış olsa büyük bir takımda göstereceği performans herkes tarafında merak konusuydu. Büyük bir baskı altında idi Romen yıldız. Takımda doğru düzgün forma şansı bulamayan Hagi, dil sorunu yaşıyor ve takımdaki arkadaşlarıyla anlaşamıyordu. İlk sezonun ardından takımdan gönderilecekler listesinde başı çekiyordu, herkes tarafından fiyasko bir transfer olarak lanse ediliyordu. Kulüp başkanı ile konuşup bir şans daha isteyen oyuncu, bu izni alıp bir sonraki sezon Real Madrid'e neden transfer edildiğini kanıtlamak istercesine canhıraş oynuyordu. Tekrar bir takımı liderine haline gelmişti, gol atıp attırıyor, Real'in lig şampiyonu olması için elinden geleni yapıyordu son maç dahil olmak üzere. Son haftaya rakibi Barcelona'nın önünde lider giren Los Galacticos herkes tarafından şampiyon oldular gözüyle bakılıyordu. Tenerife deplasmanın da alınan 3-2'lik mağlubiyet Barcelona'yı şampiyon yapıyordu. Son maçta 1 gol 1 de asistle oynayan Gica bütün sezon verdiği emeklerin gözünün önünde gitmesine dayanamıyordu. 2 sezonda 64 maçta attığı 16 gol yetmiyor, olmadığının farkına varan Hagi çok fazla benimseyemediği İspanya'yı 2 yıl sonra tekrar dönmek üzere terk ediyordu. Vatandaşı Lucescu'nun başında olduğu İtalyan Brescia takımına transfer oluyordu.


Yeni bir ülke, yeni bir macera bekliyordu Karpatların Maradonasını, bu kez yalnız değildi aynı dili konuşabildiği, onu ve yetenekleri çok iyi bilen bir futbol adamıyla birlikteydi. İlk sezonunda her ne kadar çok başarılı olmasa da alt sıralara oynayan bir takım olan Brescia'yı orta sıralara çıkarmış ve en iyi yaptığı şey olan takım liderliğini eline almıştı. 2. sezonda takımın kaptanı olan Gica, Brescia tarihinin en büyük başarılarından biri olan Anglo-İtalya Kupası'nı takımına getiriyordu. 61 maçta 14 gol atarak sönük gibi duran performansı asistleri ve takıma sağladığı diğer katkılarla süslüyordu.


1994 Dünya Kupası'na Amerika Birleşik Devletleri ev sahipliğiyle yapıyordu. Romanya Milli Takımı'nın kaptanı olarak da Gheorge Hagi katılıyordu. Kupada gösterdiği performans özellikle Kolombiya ağlarına bıraktığı fantastik gol halen dahi Dünya Kupaları tarihinin en güzel 10 golü içerisinde gösterilmektedir. A.B.D'de gösterdiği performans birçoklarına göre Maradona'yı bile geride bırakacak ölçüdeydi. Bu fikri en çok benimseyenlerden biri olan Johann Cruyff, Gica'yı tekrar İspanya'ya bu kez başkente değil, muhalif kanat Catalunya'ya yani Barcelona'ya götürüyordu.


İspanya'da kanıtlaması gereken birçok şey olduğuna inanan Romen yıldız, büyük bir hırsa sahipti. Ancak Barcelona'da da istediğini bulamayacak ve bu toprakların kendisine şans getirmediğine olan inancı daha da artacaktı. Cruyff'un ısrarları ile geldiği takımda süre alamayan, yedek kalan Hagi, süre aldığı maçlarda ise antrenörüne göre başına buyruk,bencilce bir futbol oynuyordu. İspanya günleri 2 yılı aşamayan oyuncu Euro96 oynandıktan sonra Türkiye'ye Galatasaray takımına transfer oluyordu.

Bu transfer Türk medyasında büyük sükse yapması gerekirken aksi yönde bir etki yaratıyor, Hagi'nin o dönem 31 olan yaşını 35 olarak dile getiren yayınlar ortaya çıkıyordu. Bunun üzerinden Fatih Terim'e ve Galatasaray yönetimine ağır suçlamalar, eleştiriler yağıyordu. Hagi bu eleştirilere yanıt vermedi, oynadığım zaman herkes görecek diye geçiştirdi. Dediği gibi de oldu. Galatasaray formasıyla ligde çıktığı ilk üç maçta, takımı adına galibiyet gollerini atarak eleştiren, yaşını olduğundan fazla gösteren bütün gazetecilere ve medyaya yanıtladı. Kariyerinde en uzun süre forma giydiği takım olan Galatasaray ile başarıdan başarıya koşan Gica, takım anlamında 4 kez üst üste Türkiye Lig Şampiyonluğu, 2 Türkiye Kupası, 1 UEFA Kupası, 1 Süper Kupa, 3 TSYD ve 2 Cumhurbaşkanlığı Kupası kazandı. Bireysel anlamda bu süre içerisinde, 3 kez Türkiye'de Yılın Futbolcusu, 3 kez de Yılın Romanyalı Futbolcusu ödüllerini kazandı. Galatasaray'da iken birçok transfer teklifi alan oyuncu, ki bunların içerisinde İnter ve Real Madrid gibi takımlarda var. Futbolu Galatasaray'da bırakmak istediğini yinelemiş ve öyle de yapmıştır.


19 yıllık profesyonel kariyerine 36 yaşında iken sırtındaki 10 numaralı forma ile nokta koyan Karpatların Maradonası, ardında bıraktığı başarıları kadar liderliği, mesafe tanımaksızın attığı şutları, kimi zaman sınırı aşan agresif hareketleri ile sadece Türkiye'de değil bütün cihanda unutulmaz arasındaki yerini aldı. Galatasaray taraftarının da dediği gibi '' I Love You Hagi ''



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder